
İnsanlık tarihinin en büyük problemlerinden biri “özgür irade”dir (free will). Pek çok tartışma bu problemden doğar. Ahlak, sorumluluk, hukuk, ahiret, Tanrı felsefesi, Allah’ın kudreti, hikmeti, mutluluk, kader, alınyazısı, nasip, kısmet, iyilik, kötülük… Saymakla bitmez.
Peki insanın özgür iradesi var mıdır?
Evet. Ve hayır.
İnsanın iradesi “iki iradesizlikten birine yönelmek” şeklinde vardır. Hepsi bu.
Nasıl mı?
Okyanusta bir buz kütlesi düşünün.
Senaryo A: Güneş görmedikçe büyüyor, katılaşıyor. Belki olduğu yere çakılıyor, belki sürükleniyor.
Senaryo B: Güneşe maruz kaldıkça küçülüyor, eriyor, yok oluyor.
İşte insan iradesi bu buz kütlesi gibidir. Buz, aslı olan suyun içindedir. Bunlardan ilkine cüzi, ikincisine külli irade denir.
Öyleyse insan için iki seçenek var:
1) Egosunu büyütmek, katılaştırmak. Mesuliyetini artırmak.
2) Egosunu küçültmek, eritmek. Mesuliyetini azaltmak.
(Tabii konu o kadar basit değil. Ego’yu sinsice büyüten şey, küçültme çabası, görüntüsü olabilir. Bu tuzağa düşmemenin yolu, kendine karşı dürüst olabilmektir.)
İmdi, insan bu iki seçenek arasında gider gelir.
Egosunu küçültecek işler yapar. Bu, ilahi/vicdani emirlere boyun eğmek, adeta iradeyi teslim etmek demektir.
Yahut egosunu büyütecek işler yapar. Bu da hikmetli nizamın cazibelerine kapılıp sürüklenmek, engellerine çarpıp çakılmak, her halükarda edilgen olmak demektir.
Öyleyse insanın etkinliği, iki edilgenlik arasında tercih yapmaktan ibarettir.