Birlikten koparak benlik geliştirir, sonra da o benlikle birlik ararız.
Fakat…
Benlik olduğunda birlik, birlik olduğunda da benlik yoktur. Benlik ise mevcut olmamayı kabul edemez. Bir süre geri çekilse bile bir noktada tekrar kendisini hissetmek ister. Böylece birliği kabul edememiş, sindirememiş olur.
Velhasıl, biz insanlar, sindiremeyeceğimiz bir hali arayıp duran varlıklarız. Yaşamın trajedisi budur.
Bazen bulur gibi olur, bulduğumuzdan korkar, kaçarız. Zira bulduğum, beni yok edecektir. Belki güzeldir, doğrudur, hakikattir. Ama kısmen de olsa beni silecektir. Kaçarım.
Bazen arar, arar ama bulamayız. Halbuki bulamayanlar, arayışı hakiki olmayanlardır. Bu gibilerde kaçış, yaşam tarzı olmuştur.
Bazense bulduğumuzu, aradığımız olarak yerleştiririz kafamıza. Bulmuş gibi yaparız. Bulabildiğimizle yetiniriz. Belki kanaattendir bu hal, belki budanmışlıktan, belki de karamsarlıktan, kaygıdan…
Anlayacağınız, insan karmaşık bir varlıktır. Ama özünde bir o kadar da basittir: Birliği arar.
Evliliğinde birlik duyamayan insan mutsuzdur, birlik duyan mutlu.
İş ortamında birlik görmeyen huzursuzdur, birlik gören huzurlu.
Yaşadığı çevreyle, toplumla bir olan dingin olur; bir olamayan küskün, hırçın vs.
Hayatla bir olmak insanı tatmin eder. Bir olamayan tatmin olamaz.
Birlik o kadar mutlak bir ihtiyaçtır ki İslam kendisini tevhit (birleme) dini olarak tanımlıyor. Tüm dünyada popülerleşen kadim maneviyat kalıntısı yoganın kelime anlamı da birlik. Batı uygarlığının dinamosu olan üniversite terimi birlikten üretilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler… Aile birliği, işbirliği, duygu-düşünce birliği… Hep birlik arayışı. Kitlesel ve bireysel olarak aradığımız şey, birlik.
Hayırda veya şerde, doğru veya yalan üzere birlik olunabilir. Çeşit çeşit kitlesel birliktelik türü vardır dünyada. Bireysel olarak taşıdığımız birlik eğilimininse özel bir psikolojisi vardır.
Mesela bazı insanlar illa ki yönetilmek ister. Büyük bir parçaya dahil olarak kendini birleşmiş ve güvende hisseder. Bazısı ise illa ki yönetmek ister. Birlik, ama kontrolü altında birlik görmek ister.
Kimisi homojenlikten hoşlanır. Herkese aynı kimliği, kıyafeti giydirmeye çalışır. Kimisi ise çeşitlilikte birlik görmekten hoşlanır. Kimisi hemşericilik, taraflılık yapar. Kimisi, kimseyi ayırt etmemede birlik bulur. Kimisi örgütlenir, kimisi çeteleşir, birbirini tutar. Daha nice davranışımız, birleşme güdümüzün dışavurumundan ibarettir. Ama sağlıklı, ama sağlıksız…
İnsan, birliği şu iki halde de yaşayabilir:
1) Gaflet
2) Bilinç
Fetüs anneyle birlik halindedir. Ama bunun bilinçli bir birlik olduğunu söylemek mümkün değildir. Annenin birliği ise bilinçlidir. Bebek doğar. Belki öyle olur ki çocuk anneyle bilinçli, anne çocukla gafil bir birlik haline bürünür.
Gafletle bilinç arasında zıtlık, aynı zamanda da geçişkenlik vardır. Bu sebeple, genel bir formül üretilemez. Birlik hali, gaflet-bilinç karışımı da olabilir. Dahası, gafletin de bilincin de duruma göre, bakış açısına göre faydası/zararı olabilir.
Örneğin bir gaflet birliği, insanların kavgaya düşüp birbirini kırmasından daha faydalı görülebilir. Yani tamamen kötü değildir. Esasen gafletin insan için çok ama çok büyük faydaları vardır. Gaflet perdesi kalksa kaç kişi birbirinin yüzüne bakmaya devam edebilir?
Lakin gaflet birliğinin altında pek çok kötülük de yuvalanır. Bu kötülükler er geç yüzeye vurur ve kopuş getirir. Yani o birlik bozulur. Çoğu zaman yeni bir gaflet birliği kuruluncaya kadar da huzursuzluk devam eder.
Hayat, sahte ve gerçek birlikteliklerin duygularından ibarettir.
Hakiki, ideal birlik ise tam bilinçli birliktir. Yani benliğine tam uyanmış kişinin, benliğini kenara bırakarak rızayla kurduğu birlik…
Benliği bastırılmış kişilerin kurduğu birlikler gaflet üzerinedir. Bin insanın beynini yıkayın; onları korkuyla, menfaatle manipüle edin ve bir arada tutun: Ortaya çıkan şeyin adı sürüdür, güruhtur.
Hiçbir manipülasyona geçit vermeyen iki agah insanın kurduğu birlik ise varoluş sırrının somutlaşmasıdır. Onun içindir ki “Hepisinden eyice, bir gönüle girmektir” denilmiş.
İmdi…
“Hakiki birlik bilinçlidir” dedik. Doğrudur. Amma bilinç, pek çok birliği de bozan şeydir aynı zamanda. Bir gaflet birliği içinde bilinçlenen kişi, o birliğin düşmanı olarak kodlanır.
Bir gaflet ailesinde, kurumunda, ülkesinde vs. herkes gaflete ortak olursa olağan yaşam devam edebilir. Gafletten uyananlar, bilinç gösterenler; kanıksanmış sorunlar içerse de iyi-kötü kurulmuş düzeni bozar. Onun içindir ki gaflet birliklerinde en önemli hedef, gafletin sürdürülmesidir. Gafletin süslenmesi, daha güvenceli olarak gösterilmesidir. Birlik dağılırsa daha kötü sonuçlar doğacağına insanların ikna edilmesidir.
Ve çoğumuz ikna olmuşuzdur. İnsanın ruhunu mahveden şeyin, bedenen ve zihnen dahil olduğu birlikler olduğunu fark etmeyiz.
Dıştan dahil olmak durumunda kalıp, içten dahil olamamak da bir o kadar yıpratıcıdır. Evvela insanın kendi içindeki birliği bozar. Bu şekilde benliği parçalanmış insan, artık kolay kolay hiçbir şeyle birliğe eremez, gafilce bile olsa mutlu olamaz. Hep bir “bir olamama” sıkıntısı çeker.
Tüm bu karmaşadan çıkış yolu şöyle:
1) Bir olmak ihtiyacını fark etmek. Kabul etmek. İtiraf etmek.
2) “Ben” ve “ben olmayan” ikileminin mutsuzluk getirdiğini anlamak.
3) Birlik duygusuna ulaştıracak insanları, ortamları aramak.
4) Dahil olunan birliğin gaflet birlikteliği olmamasına, insanı bölünme içinde bırakmamasına dikkat etmek.
5) Dahil olunan birliğin hakikat birlikteliği olmasa bile hakikate yürüme birlikteliği olmasına dikkat etmek.
6) Birlik yolunda benliğin erimesine razı olmak.
7) En kapsamlı birliğe ermek.
Bir nokta yanlış anlaşılmasın:
Birlik yolu, şahsiyetsizleşme yolu değildir. Herhangi bir birliktelik insanın güzelliklerini törpülüyorsa, ondaki meziyetleri silikleştiriyorsa, orada hakikat birliği yoktur. Çünkü hakikat; her şeyin hem biricik hem de bir olduğudur. İki kar tanesi bile aynı değilken, insanın farklılığını, özelliğini yok eden bir birlik nasıl hakikat birliği olabilir?
Bir birlik, insanı insana düşman ediyorsa o birlik insani olabilir mi? Irkçılık birlikteliği, rant birlikteliği, baskı birlikteliği… Bunlar insanı insana düşman eder.
Bazı birliktelikler ise insanı düşmanlaştırmaz ama daraltır. Mesela futbol takımı birlikteliği güzeldir, bir heyecandır. Örgüt, cemiyet birlikteliği güzeldir, dayanışmadır. Ama abartırsanız, saplantıya dönüştürürseniz sizi daha geniş bir birliği aramaktan alıkoyar. Gaflet örtüsü serer ve o örtünün altında insana, hayata dair tutum problemleri birikir.
Meyhaneye gidip birlik hissedeyim dersiniz. İlk birkaç sefer o duyguyu tadarsınız. Ama meyhaneye takıldıkça oradaki birliktelik sizi büyük birlikten koparır. Eğer cami bile sizi kainatla birlemiyorsa camiye yanlış gidiyorsunuz demektir.
Şimdi biraz duralım:
“Ben birlik duygusu içinde miyim? Değilsem, neden? Eğer birlik içindeysem kimle, neyle? Bu birlik bana ne veriyor? Bende neleri engelliyor?” Bunları kendimize soralım.
“Ben nasıl bir birleşme mizacına sahibim? Benliğimle mi, benliğimi bir kenara koyarak mı? Gafil mi, bilinçli mi? Nasıl bir birlik umarım? Yönettiğim mi, yönetildiğim mi, denk olduğum mu? Birlikten ne umarım?” Bunları da soralım.
Öyle ya da böyle birlik ararız. Ve bu arayışımız, benliğimiz uğruna olduğu gibi benliğimize rağmen de olabilir.
Bu konu üzerinde düşünelim. Herkesi gözlemleyelim. Kimseyi dışarıda bırakmayan bir sevgi ve hakkaniyet bilinciyle birliğe ermeye çalışalım.
‘Herkese aynı kimliği, kıyafeti giydirmeye çalışır. Kimisi ise çeşitlilikte birlik görmekten hoşlanır.’ hocam konuyu böyle açıklayınca sanki zaten birlikten başka yol yokmuş gibi bir izlenim aldım yazıdan. Her yol birliğe çıkıyormuş gibi. Birlik buysa birlik olmayan ney? Burayı biraz daha açarsanız sevinirim. Yazı için teşekkürler tüm yazılarınızı okudum, takip ediyorum.
Elbette, görebilirsek, unutmazsak, kendimize gömülmezsek her yol birliğe çıkar.