
Hayatın anlamı nedir?
Çok basit: Bağlanmak ve kopmaktır.
Kuran’ı Kerim’de “O, ölümü ve hayatı yarattı” ayeti var. Aslolan hayat olduğu halde neden önce ölüm zikrediliyor? Çünkü ölüm, hayatın derin manasının yüzeye vurmasıdır.
Yaşam, bağlanmalardır.
Ölüm, kopmalardır.
Özgür ruh, anne karnına, bedene girer. Ve bağlanma çilesi başlar insanın.
Bağlansa dert, bağlanmasa derttir.
Bağlanıp kopsa dert, kopamasa derttir.
Hayatın çile olması bundan başka nedendir?
Anne, ruhun ilk zindanıdır. Baba ikinci zindanıdır. Anneliğin ve babalığın hakkını verip, insanı bağlanmalar ile kopmalar arasında, ilahi murada uygun, düzgün kıvamda yetiştirebilmek dünyanın en zor, en değerli, en nadir yeteneğidir.
Yaşam içinde pek çok küçük ölüm vardır. Bunlardan bazısı zevk, bazısı acı verir. Bazısı karışık duygular verir. Bazısı ise hissedilmez.
Uykuya geçmek mesela, küçük bir ölümdür. Uykunun kendisi, ölüm değildir. Başka bir yaşama geçilmiştir, hayat o boyutta yaşanır.
Ayrılıklar, ölüm numunesidir.
Gönülden sevilmeme. Hastalık, fakirlik, cezaevi, sürgün, iptila, itibar kaybı, küslük, kayıplar, unutma, unutulma… Bunlar hep ölüm numunesidir.
Başarısızlık, bağlandığını hissettiğinden kopuk hissetmekten başka nedir? Ölümdür çoklarına.
Müminden başkasına bunlar acı verir. Mümine ise acı verse de zevk de verir. Çünkü inandığı hakikati yaşatır ona. Allah tüm kullarına küçük ölümler yaşatır. İnanmayan yıkılır. İnananlar ise küçük ölümleri kederle karşılamaz, sonsuz hayatına basamak yapar.
Ölüm, hakikatin kapısıdır. O kapıyı açık tutanların teselli, huzur ve saadet imkanı da daima açıktır.
İlginç bir şey söyleyeyim: Doğu’da tabu olan binlerce konu Batı’da rahatça konuşulur. Gerçekçilik, ifade özgürlüğü üst düzeydedir. Ama ölüm konuşulmaz. Tabudur. Yazısız bir anayasa gibidir, ölüm yokmuş gibi yaşamak. En büyük hakikati göz ardı etmek. Tuhaftır. Doğu ise yalan diyarıdır. Yalan, sigara dumanı gibi insanların içine işlemiştir. Ama en büyük hakikat olan ölüm rahat konuşulur Doğu’da, adeta teselli olur. Belki de Batılı’nın bu realist teselliye ihtiyacı, takati yoktur.
Ölümün en latif numunesi, orgazmdır. Fransızlar “la petite mort” derler. Orgazm, Cenab-ı Allah’ın büyük bir lütfudur. Maddiyattan maneviyata geçittir.
“Orada ne ölürler ne yaşarlar” ayeti vardır. “Her nefis ölümü zevk edecektir” ayeti vardır. Sağlıklı cinselliği olmayan, orgazm olamayan gençler ölüm=yaşam zevkinden mahrum, hastadır. Hastanın işi de ibadeti de yarım yamalaktır.
İnsan yaratımının seksle olması büyük bir sırrı ifşa eder. Kadın ile erkeğin müşterek ölümüne, Allah yaşamı sokuşturur adeta.
Güzel insan, meyve vermek için yaşar. Fakat bir türlü veremez. Öldü mü meyve verir, o da kendisine ait sayılmaz.