
Kadın ve erkek birbirinden çok farklı şeyler isteyebilir, haklı veya haksız. İsteklerinin önemli bir kısmı seçimliktir: Olsa iyi olur ama olmasa da olur.
Kadın ile erkeğin bir de birbirinden temel arzusu diyebileceğimiz, en derin, çekirdek isteği vardır. Bu oldu mu taraflar bütünleşebilir. Diğer ayrışmalarını da aşabilir. Olmadı mı hiçbir emek ve strateji iki tarafın kaynaşmasını sağlamaz. Dolayısıyla bu arzular aynı zamanda en temel ihtiyaçtır.
Nedir bu temel arzular?
Erkeğin kadından en temel arzusu, şahsiyetli uysallıktır.
Kadınının akıllı, bilinçli, değerli, sorumlu, özgüvenli, gerçeklerinin farkında ve o gerçekleri iyileştiren yapıda, erkekten ve başkalarından bağımsız olarak kendi içinde aydın ve olgun bir şahsiyet taşımasını ister.
Ve bu şahsiyetli kadının kendisi karşısında uysal olmasını ister. Dirençsiz, pürüzsüz, zorlamayan, test etmeyen, uyumlu yapıda olmasını ister.
(Günümüzde bu uysallık lafının tüyleri diken diken edebileceğinin farkındayım. Ama hakikat bu. Erkeğin arzusu bu. Kölelik, kör itaat falan değil, okuduklarını anlamayanlar oraya çekmek isteyebilir.)
Feminizm öncesi kadınların üzerinde uyumlu olma baskısı o kadar fazlaydı ki kadınlarda şahsiyet aşınmasına yol açıyordu. Feminizmle birlikte kadınların üzerinde şahsiyet olma adına benliklerini öne sürme, belirleme veya ayrışma baskısı o kadar arttı ki kadınlarda uysallık (ve uysallığın dışavurumu olan zarafet) ciddi oranda aşındı, neredeyse kalmadı.
Bugünkü zehirli atmosferden beslenen bir kadının, sağlıklı bir erkeği mutlu etme olanağı yoktur. Kadın, şahsiyet olma göstergesi saydığı ölçütlerle uysallık normları arasında bocalarken kendi de yıpranır, erkeği de yıpratır.
Peki sağlıklı erkek var mı?
Ondan önce şunu soralım: Kadının erkekten en temel arzusu nedir?
Güvenilir liderliktir.
Bir kadın ne kadar akıllı, eğitimli, varlıklı, güçlü olursa olsun önemsediği boyutlar ne ise erkeğinin kendisine o boyutlarda liderlik yapmasını ve onun liderliğine güvenebilmeyi ister.
Zengin koca arayanla alim koca arayan arasında bu açıdan fark yoktur.
Diyeceksiniz ki koca aramak zorunda mı? Evet, zorunda. Erkek de kadın aramak zorunda. Fıtrat bu. Aramıyorsa fıtratı bozulmuştur. Ya da milyonda bir insanda görülebilecek bir aşmışlık içindedir.
İddia edilenin aksine, kadın mutluluğu bugün artmamış, azalmıştır. Eskiden kadınların zayıf olması, onların erkeklere daha kolay teslim olmasını (liderliğini kabul etmesini) getirdiğinden eğer o erkek zalim değilse kadının mutlu olması, en azından razı olup sükun bulması daha kolaydı. Hayatta nihai amaç mutluluktur. Mutluluk getiren zaaf, mutluluk getirmeyen güçten evladır. Mesela bebek zayıftır, sınırsız destek ve konfor bulur. Güçlendikçe hayatı da zorlaşır.
Burada bir not düşeyim: Bu yazıdaki tespitler, nötr anlamdadır. İyidir, kötüdür diye bir yargılama içinde değilim.
Çağımızda kadınların güçlenmesi, liderliğine güvenecekleri erkek bulmalarını son derece zorlaştırdı. Hem kendi eşikleri yükseldiği için (erkeğin hala daha güçlü olması gerekiyor) hem de erkekler zayıflatıldığı için… Fakat en derinlerindeki teslim olma arzusu bakidir ve kadınları huzursuz etmektedir. Huzursuz olmamak adına bu arzudan vazgeçen kadınlar, direkt kadınlıktan vazgeçmektedir aslında.
Bu arzunun kaynağını konuşmak gerek:
Öncelikle insan varlık aleminde manen ıssız ve kaygılıdır. Kadın-erkek herkes teslim olacağı yeri arar. Esasen kadına erkeğe teslim olma dürtüsünün verilmesi bir rahmettir. Erkekte o da yoktur. Erkek ruhen nereye teslim olacak? Erkeğe yüklenen, güçlü olma sorumluluğu, adeta cezasıdır. Bu cezayı çekmeyen erkek, adam olamaz, bu da bir hakikattir.
“Erkekler ağlamaz” denir. Erkek pekala ağlar. Ama ağladığı zaman eşi, çocuğu, etrafındakiler güvensiz, tedirgin olabilir diye yasaklanmıştır kültürde. Kadın uğrunadır bu yasak. Kadın iyi hissetsin diyedir.
Erkeğin güçlü olması, kadın ve çocuklar güvende hissetsin diye dayatılmıştır binlerce yıl boyunca. Kadına da “Erkeği güçsüz hissettiren olma!” anlamında uysallık görevi yüklenmiştir. Aslında mükemmel bir denge vardır.
Vardı daha doğrusu. Bozduk.
Bugünkü zehirli atmosferden beslenen bir erkeğin, sağlıklı bir kadını mutlu etme olanağı yoktur. Sağlıklı kadın, karşısında gücü temerküz etmiş bir adam görmek ister. Oysa bugün dünya erkeğin gücünü aşındırmak üzere dönüyor.
Ve bu aşındırmayı en çok da kadınlar yapıyor. Gafilce kendi ayaklarına sıkıyorlar.
Kadınlar içgüdüsel olarak erkeklerin (zihinsel, fiziksel, duygusal, psikolojik, parasal, statüsel vs. neye önem veriyorlarsa o açılardan) gücünü test ederler. Bunu yapmadaki amaçları, kendilerinin güvende olup olmadıklarını anlamaktır.
Günümüz erkekleri ise çocukluklarından itibaren erkekliklerinden = erklerinden = güçlerinden utandırılmış oldukları için kadınlara istediklerini veremiyorlar. Zira evvela kendi içlerindeki erki keşfedemiyorlar. Bir boyutta verseler, diğer boyutta veremiyorlar. Ve ne yapsalar yaranamayacakları döngülere girebiliyorlar.
Kadın, erkekte zaaf görmek istemez. Kadının tahammül edebileceği tek zaaf, zaafsız bir erkeğin kendisine zaaflı olmasıdır. Bunun dışında zayıf gördüğü bir erkeği eler veya kolay kolay eleyemeyeceği bir ilişkideyse zaaf noktalarına karşı harekete geçer. Kadınlar, erkeklerde zaaf kalmasın diye vardır adeta. Kadın zaafa oynar. Bunu ilahi bir mesaj, bir tekamül çağrısı olarak görmeli erkek. Kadının kendisini zorladığı noktaları “Benim buralarda gelişmem gerekiyor” diye yorumlaması lazımdır.
Elbette bir sınıra kadar… Kendine saygısını, şahsiyetini ve cinsiyetini aşındıracak kadar değil.
Günümüzde hiçbir surette huzur bulamayacak kadın sayısında korkunç bir artış var. Tuzlu su içer gibi güçlenmiş, güçlendikçe teslim olacakları, teskin olacakları erkeği bulma ihtimalleri sıfıra yaklaşmış bu kadınları memnun etmeye çalışmak beyhudedir. Böyle bir çabanın veyahut katlanmanın sonucu, erkek için emasculation’dır yani erkekliğini büsbütün yitirmek.
Yaşlılık devri hariç, erkek kadına (maddi veya manevi, ihtiyaç duyulan boyutta) liderlik yapamadığında, bu ister erkekten isterse kadından kaynaklansın, o ilişki mutlak surette bitirilmelidir. İdare etmek doğru değildir. İdare etmek, iki tarafın da, çocukların da çarpık ve sağlıksız olması demektir. Ayrılıp sağlıklı ilişki modeli geliştirilmelidir.
Yine kadın erkeğe uysal olamadığında, bu ister kadından ister erkekten kaynaklansın, o ilişki mutlaka bitirilmelidir. Böyle bir ilişki modeline maruz kalan kız ve erkek çocuklar da cinsiyet ve şahsiyet karmaşaları içinde, sağlıksız büyüyecektir. Esasen eşcinselliğin artmasının sebebi de budur. Aşırı güçlenen kadın, aşırı zayıflayan erkek tipolojisidir.
Bu söylediklerim belli bir inançla ya da ülkemizle sınırlı değil. Bütün dünya için geçerlidir.
Günümüzün muktedir kadın isteyen erkekleri, yönlendirilen erkek isteyen kadınları hastadır. Bunların mutlu olması imkansızdır. Sağlıklı erkek güçlü değil, şahsiyetli kadın ister. Sağlıklı kadın da zayıf değil, müşfik erkek ister.
Bir de “kocam güçlü görünsün ama derin güç bende olsun” kadınlığı var. Aynıdır. Hastadır. Yahut “karım bana tabi görünsün fakat sorumluluk almayayım, o çekip çevirsin” erkekliği var. Bu erkek de hastadır.
Kadın-erkek ilişkileri en yoğun siyasetin, iktidar ilişkilerinin döndüğü alandır. Jung “Sevginin olduğu yerde güç istenci yoktur. Gücün belirleyici olduğu yerde ise sevgi eksiktir” der. Evet, kadın-erkek sevgi için bir araya gelir, doğrudur. Fakat başlangıçtaki hülyalı duygular geçtikten sonra hakiki sevgi, güç dinamiklerinin aşılmasıyla zuhur eder. Kadın, bu dinamikler aşılmadıkça erkeği sevmeye başlayamaz. Kadın, güç rekabetinin bitmesini, güvende hissetmeyi bekler sağlam sevmek için. Öncesindekiler tiyatraldir.
Erkek ise başlangıçta kadına güç atfetmediği, salt güzellik atfettiği için, olayı anlamadığı için çabucak sever. Kadının direnciyle, sözüyle karşılaştıkça aralarında sevginin henüz oluşmadığını tecrübe eder. Güvenilir liderlik yapabilirse kadın onu sevecektir. Uysallaşacak ve erkek de kadını o zaman, test aşamaları bittikten sonra sağlam sevebilecektir.
Söylediğim en temel arzular = ihtiyaçlar karşılandıktan sonra sevgi yerleşir ve ilişki özgün karakterini bulur. İki taraf da razıdır.
Tabii tüm bu denklemi zorlaştıran en önemli şey, erkekliğin şahsiyet silme derecesinde örselendiği, kadınlarınsa şahsiyetli olma adına sürekli fişteklendiği bir çağda yaşıyor olmamızdır. İki taraf da başkalaştırılıyor, iki taraf da birbirinin ihtiyacına karşılık gelmekten uzaklaştırılıyor, iki taraf da mutsuzluğa itiliyor.
Çözüm ne? Çözüm, erkekliğin güçlenmesidir. Kadınlara karşı değil. Kadın farkındalığıyla.
bir cinsiyette erdem olan şey karşı cinsiyette zaaftır. Zayıflık kadında erdem olarak tezahür eder , erkekte ise helak olarak sonuçlanır. Aynısını güç içinde söyleyebiliriz . Modernizm fıtratı ters yüz ettiğinden dolayı yeryüzünde ilişkilerde bozgunculuk – bozulma meydana gelmiştir.