Dindar Gençlere Cinsel Öğütler


Güzel bir evliliğin hayattaki en büyük nimetlerden olduğunu, fakat evliliği -ve ilişkili kavramları- saplantıya dönüştürmenin toplumlar için yıkıcı yan etkiler doğurduğunu bundan önceki iki yazımda açıkladım. Günümüzdeki abartılı bekaret, evlilik, aile, tek eşlilik, ömür boyu evlilik vs. kutsamalarının İslamiyet’te o kadar da karşılığının olmadığının, İslam’ın kadın-erkek ilişkilerine romantizm değil, hukuk odağından baktığının altını çizdim. Bu bağlamda öne sürdüğüm evlilik-nikah ayrımını salt felsefi bir konu olarak ele almadım. Günümüzde bilhassa mazbut gençlerin maruz kaldığı cinsellik yoksunluğu problemini -ve bu problemin sarsıcı sonuçlarını- ortadan kaldırmaya yönelik bir enstrüman olarak takdim ettim.

Gerek dini gerekse bilimsel açıdan net bir gerçekle karşı karşıyayız: Cinsel arzuyu uzun süre bastırmak sağlıklı değildir. Gelişimi durdurur, karakteri zedeler. Cinsel doyumsuzluk çeken insanlar enerjilerini verimli kullanamazlar, savruk yaşarlar. Cinsel arzuları meşru dairede tatmin etmeyi kolaylaştırmak dini ve milli bir vecibedir.

Dedelerimizin gençliğinde erken evlilik standarttı. Onlar bu konularda bizden daha tabii bir yaklaşıma sahiptiler. Üstelik zorluklar da sorumluluklar da bugünkünden az değildi. Nikah arzusu yerine getirilmeyen gençlerin birlikte kaçması da pek yaygındı. Eskinin gençlerinde tabii haklarını alma cüreti bugünkülere nazaran daha fazlaydı. Türkiye o geleneksel atmosferden çıktı. Zaman geri gelmez.

Bir de Batı merkezli postmodern dünya var. O dünyada da gençler erken yaştan itibaren cinselliklerini yaşıyorlar. Nikah yok, evlilik yok, anne-babaların kınaması ve yadırgaması da yok. Tam tersine anne-babalar çocukları cinsellik yaşayıp rahatlıyor, sevgiyi ve ilişkiyi tadıyor diye mutlu oluyorlar. Türkiye’de böyle serbest, doymuş ve dinmiş bir ortam da yok.

Peki Türkiye’de ne var? Tipik modernist sıkışma, totemizm… Ne tutarlı muhafazakarlık ne sahici liberalizm… Seçmeci, ölçüsüz, her cihetten baskıcı ve riyakarlığa iten, yalancılaştıran bir kültürel atmosfer… Asıl sorunumuz da budur. Öne sürülen yüksek ahlak standartları ulaşılmaz olduğu için ortalama ahlak bile yakalanamıyor, yalanlar üzerine kurulu bir toplum meydana geliyor. Bu düzeyde yalancılığı gelenekte de günümüz Batı toplumlarında da göremezsiniz.

Garibim gençler anne-babalarından himmet beklerken bilmiyorlar ki anne-babalarının jenerasyonu -istisnalar hariç- ruhen yaralı, fikren kadüktür. Hiçbir makro sorunu nezih ve adil biçimde çözememiştir, çözemez. Böyle bir zihinsel kapasiteleri ve formasyonları yoktur. Siyasette, ekonomide, eğitimde, yargıda, medyada.. işler nasıl dönüyorsa sağlıkta, cinsel sağlıkta da aynı şekilde dönecektir. Bol bol üst perdeden kelam; altta kalanların ne halleri varsa görsünler… Ötesini beceremezler. Onlara uyarsak biz de çocuklarımız için daha iyisini beceremeyeceğiz.

Bu yazıyı yazarken aklımda net bir vizyon var: Duyarsız yetişkinleri dikkate almayacağım. Tuzu kuruları… Dar alanda sabitlenmişleri… İflah olmaz romantikleri… Ayakları yere basmayan, reel dünyaya kapalı idealistleri… Dini umdeleri umursamayan inançsızları da dikkate almayacağım.

Peki kimi dikkate alacağım? Allah için yaşamak isteyen fakat dinde olmayan kurallarla hayatı zorlaştırılan gençleri… Gelenekte olmayan gelecekte de olmayacak olan geçiş dönemi kalıplarına maruz bırakılan, günümüzün kentli, okur-yazar dindar gençlerini…

Türkiye’de 30 yaş altı genç sayısı 40 milyondan fazla. Bu kadar büyük bir nüfusun nefes alıp vermesi sağlıklı yaşadıkları anlamına gelmiyor. Yaşam tatminini, verimliliği ve mutluluğu arttırmak es geçilebilecek bir konu değildir.

Şunu da belirtelim: Bizim öncelikli amacımız, gençlerin cinselliği keşfetmesi değil. Cinsel tatmine ulaşarak, bir bakıma o ihtiyacı aradan çıkararak, ilim gibi, gayret gibi, hizmet gibi gayelere tam kapasite yoğunlaşmasıdır. Cinsel açıdan baskılanmış bir insanın karakteri aşınır, eserleri tatmin edicilikten uzak olur. Bu kabule dayanıyorum.

“Dindar gençler” dedik. Din nedir, biraz bundan bahsedelim. Bu konu pek uzunsa da özü şudur:

Din iki türlüdür: Katkılı din ve halis din (Zümer, 3). Halis bal, halis tereyağı gibi halis din… Bulması zor. Neden? İnsan yüzünden. İnsan müdahalesi yüzünden…

Mesela halis dinde devletçilik yoktur. Anti-devletçilik de yoktur. İlkeler vardır.

Halis dinde ırkçılık yoktur. Ümmet ve insanlık kardeşliği vardır.

Halis dinde din adamı sınıfı yoktur. Herkes farz olan miktarda dinini bilir.

Halis dinde ev sahibi olma fetişi yoktur. Barınma ihtiyacınızı kirayla da olsa gideriyorsanız tamamsınızdır.

Halis dinde kadın ya da erkek cinsiyetçiliği yoktur. Kadının kutsanarak baskılanması da yoktur, erkeği horlarcasına kollanması da yoktur.

Halis dinde aile fetişizmi yoktur. Realizm vardır: Aile hem nimettir hem fitnedir. Kuran’da iyi ailelere de kötü ailelere de örnek verilmiştir. Kötü aile ve akrabalık ilişkileri kutsanmamıştır. Öyleyse dikkatli yaşamak gerekir. Birbirine merhamet ve sevgiyle yaklaşmak, destek olmak gerekir. Fakat ilahi mahkemede herkes tek başına yani fert olarak yargılanacaktır. Ailece yargılanma olmayacağı gibi kişinin ahirette aile fertlerinden kaçacağı yönünde ayetler vardır.

Halis dinde evlilik romantizmi de yoktur. Ömürlük evlilik tavsiyesi içeren tek bir ayet ya da hadis gösteremezsiniz. Halis dinin ömürlük evliliğe karşı olduğu söylenemez. Fakat dayandığı değer daha başkadır, tevekküldür. Evlenmede de boşanmada da iyi niyet, doğruluk, tevekkül… Halis din; katkılı din gibi değildir, beşerin duygusal hırslarına meze olmamıştır.

Bu tespitlerimiz, insanın dini yorumlamasının kötü olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, yorumlama kaçınılmaz ve gereklidir. Çünkü tefekkür farzdır. Ve tefekkür yorum doğurur. Yorum çeşitliliğinin rahmet olduğunu bizzat Peygamber Efendimiz buyurmuştur.

Fakat din adına öne sürülen yorumların kültürden ve dinden kaynaklanan unsurlarını birbirinden ayırt edebilmek de zorunludur. Bu ayırt etme başarılı olursa “halis din” zuhur eder. Başarısız olursa zamanla halis olmayan dine gömülür, didişir dururuz. Mutluluk üretmesi gereken din mutsuzluk üretir. Ürettiği mutsuzluğu da “imtihan” diye pazarlar.

Şu noktanın altını çizelim: Kuran ve Peygamber hiçbir toplumsal kavramla ilgili soyut kutsamalar yapmamıştır (aile, devlet, toplum, düzen, kimlik…). Soyut kutsayışlar, zihinsel sığınak arayan beşeriyetin icadıdır. Bu beşeri eğilim bugün bütün din söylemini istila etmiş olabilir. Fakat halis dinde böyle bir eğilim yoktur.

İslam, kadın-erkek ilişkileri için de soyut, romantik idealler öğütlememiştir. Somut olguların meşru ve gayrimeşru olma koşullarını ortaya koymuştur.

Mesela kuzenler birbiriyle nikahlanabilir mi? Bazı kültürlerde bu uygundur, bazılarında ise kabul edilemez bir ayıptır. Din bu konuda iyidir/kötüdür demez. Kuzenle nikahlanmayı mubah alanda görür. Dinin kuzenle nikahlanmayı mubah görmesi, ideal gördüğü anlamına gelmez.

Bizim önerilerimiz de, dinin ruhuna sadakatle, mubah alana dairdir. Nikah konusunda çok malumatlı hocalarımız vardır. Fakat mubah olanı değil, ısrarla kafalarındaki ideali konuştukları için dinin ruhuna sadakatsiz davranmaktalar. Ve halka büyük zararlar vermekteler. İdeali yakalamaktan ümit kesen gençlerin dinden kopmasına, kopmasalar da Allah’la aralarına lüzumsuz bir utanç perdesi çekmelerine yol açmaktalar.

Açık farzların ve haramların dışında kalan konularda Efendimizin metodolojik sünneti şöyleydi: 1) Kendi nefsine en takvalı sınırları tatbik etmek, 2) Birebir muhatap olduğu sahabelerine onların şahsi durumlarına göre yaklaşmak, 3) Umumi din söyleminde geniş sınırları benimsemek, mubah alanı daraltma ihtimali bulunan sorulara cevap bile vermemek.

Efendimiz “Helal bellidir, haram bellidir. İkisinin arasında şüpheli bölge vardır. Şüpheli şeyleri terk ediniz” buyurmuştur. Bu şuna benzer: Helal beyazdır, haram siyahtır. İkisinin arasında grilik vardır. Gri bölgeyi Peygamber bir hikmete mebni olarak detaylandırmamıştır. Şüpheli bölgeyi hem potansiyel tehlike hem de potansiyel merhamet bölgesi olarak tarif etmiştir. Hadislerin bütüncül yorumundan çıkan sonuç budur. Zira kul hakkı içermeyen ve açıktan işlenmeyen bütün günahların bağışlanacağı yönünde hadisler vardır.

Eğer dinde sürekli ideali yani bembeyazı konuşacak olursak kimsenin altından kalkamayacağı bir dindarlık tablosu çizmiş oluruz. Dindarlık alameti sayılan sakaldan örnek verelim. Peygamberin hangi manevi hikmetle sakal bıraktığını bilmeksizin sakal bırakmak dahi yanlış bir iş olmuş olur. İdealist bir yoruma göre…

Daima abdestli olmak sünnettir, idealdir. Fakat sadece namaz için abdest almak da caizdir. Dine dair bütün konuları böyle düalist bir metotla ele almalıyız: En ideali arayan yaklaşım ve en geniş sınırları arayan yaklaşım.

Efendimiz ashabına şöyle söylemiştir: “Siz dinin onda birini yapmazsanız helak olursunuz. Zaman gelecek, dinin onda birini yapan kurtulacaktır”. Bizim rehberimiz Efendimizdir. Onun gerçekçi, merhametli nazarı bize nurdur. Bugün artık dinin azamisinden ziyade asgarisini konuşmak gerekir.

Günümüz şartlarında kamusal din söylemini en geniş ruhsat alanında oluşturmalıyız ki herkes kendine rahmet sofrasında yer bulabilsin. Ama isteyen nefsine, nazının geçtiği kişilere dinin ağır kurallarını önerebilir. Peygamber Efendimizin üslubu böyle idi. Genel söyleminde geniş sınırlarda konuşur; şahsi hayatında ve yakınlarına tavsiyesinde daha takvalı bir çerçeve çizerdi. Bu üslubu diriltmek zorundayız.

Hocalar, dindarlar sürekli dar çerçeveleri din diye sunuyorlar. Belki rehavet olsun istemiyorlar, belki de mesuliyet almak istemiyorlar. Niyetleri ne olursa olsun, din namına din usulünü mahvediyorlar. Bazılarının da en geniş hareket alanını tarif edip insanları rahatlatması gerekmez mi? Müslümanlar arasında genişlik ve ferahlık hikmeti kayboldu. Din, herkese darlık ve sıkışıklık ifade eder hale geldi. Kaybolan hikmeti ihya etmemiz gerek. Nikah konusu bu hususta hem fırsat hem de zaruret arz ediyor.

Efendimiz şöyle buyurmuştur: “En üstün ibadet, Allah için hoşlanmak ve Allah için hoşlanmamaktır”. Mefhum-u muhalifinden gidersek Allah’ın hoşlandıklarından hoşlanmamak, hoşlanmadıklarından da hoşlanmak en yanlış iş olmuş olur.

İmdi… Allah gençlerin nikahlanmasından hoşlanıyor. Türlü gerekçelerle ergin gençlerin nikahlanmasını hoş görmemek dindarlığa sığmaz. Cenab-ı Allah belli prensipler dahilinde boşanmayı da hoş görüyor; hatta sırf bu konuda Kuran’da Boşanma Suresi var. Karşılıklı razı olma ve güzel davranış çerçevesinde gerçekleşen boşanma fiilini hoş görmemek de dine sığmaz. Boşanmışları hor görmek dine uymaz. Allah katındaki halis dine uymaz. Kültürel din dayatmaları da halis müminleri bağlamaz.

Kuran-ı Kerim’de modern evlilik tahayyülünü destekleyen tek bir ayet yoktur. Meallerde “evlilik” şeklinde çevrilen kelime bile çoğunlukla “nikah”tır. Nikah da gayet teknik, hukuki bir olaydır. Adeta petektir. Peteğin içine konulacak duygular nikahlanan kişilerin hususi meselesidir. Kural sahasında değil, vicdan sahasında kalır. Dolayısıyla nikahın romantik bir mecburiyet içerdiğini söylemek mümkün değildir. Elbette nikah romantizme muhalif bir kavram da değildir. Muradımız nikahı ruhsuzlaştırmak değil; duygusal atmosfere boğulan nikah ibadetinin yalın özünü ortaya koymaktır.

Allah’ın haram kılmadığını kınamak pek fena bir davranıştır. Müslüman toplumlarda bu davranış da salgın halindedir. Cinsel duyguları uyanmış, temyiz kabiliyeti oluşmuş kişiler nikah çağına girmiştir. Eğer isteklilerse onları nikahlamak gerekir. Yaşları 18’in altında bile olsa böyleleri dinen çocuk değildir. Mesul ve mükellef reşit insanlardır. Mükellef gençlerin anne-babaları üzerindeki haklarından biri, nikahlanarak cinsel ilişki yaşamalarıdır. Bu ihtiyaçlarına ve haklarına saygı göstermeyen anne-babalar halis dinden kopmuş, modernist kültür Müslümanı olmuştur.

Modernizm öyle bir hastalık ki dindarı da seküleri de pençesine almış vaziyette ve Türkiye cinsellik konusunda en modernist (modern gerici) ülkelerden biridir. Türkiye’nin doğu-batı, kuzey-güney komşularına bakın; cinsel ilişkide rıza yaşının en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olduğunu görürsünüz. Kültürel dindarlık bir yandan, çarpıklığı tescilli resmi ideoloji diğer yandan tabiata savaş açmış durumda. Patronize edici yaklaşım, her konuda olduğu gibi bu konuda da tefekkür ve açılım damarlarını kurutmuş durumda.

Küçük yaşta evlilik/nikah tartışmasına hiç girmek istemiyorum çünkü bu da ayrı bir yobazlık didişmesidir. Cinsel ilişkide rıza yaşı düşürülmeli, cinsel ilişkinin legal sayıldığı her yaşta nikah da legal olmalıdır. Zaten nikah, meşru cinsellik demektir. Nikahsız cinselliğin yaşanabilip, nikahlı cinselliğin çirkin ve hatta suç sayılması ancak modern gerici ülkelerde görülebilir.

Bu hususta yazılacak şeyler çok. Yazıyı somut önerilerle toparlıyorum.

Cinsel duyguları uyanmış, Allah rızasını umursayan, halis dini arayan dindar gençlere öğütlerimizdir:

1. Edep, iffet ve haya yönünde size verilen tavsiyelere uymaya çalışınız. Hayanızı kaybetmeyiniz.

2. Hayanızı kaybetmemek adına hakkınızdan vazgeçmeye alışmayınız. Eğer bir haktan vazgeçmek sizi ruhen yüceltmiyor, küçültüyorsa pes edip gam çekme yoluna gitmeyiniz. Çünkü böyle yaparsanız Allah’tan başkasına boyun eğmiş olursunuz. Allah’la kavi irtibat kuramazsınız.

3. Cinsellik sizin en tabii hakkınızdır. Bastırılması tehlikeli, tatmin edilmesi zorunlu bir ihtiyacınızdır. İhtiyacınıza merhametli ve sakin yaklaşınız.

4. Cinsel arzunuzdan utanç duymayın. Fıtratta kabahat yoktur. Sizde kabahat yoktur. Cinsel arzunuzu meşru dairede yaşamanızı zorlaştıran toplum kabahatlidir. Nikah ibadetinizi resmi olarak tanımayan, evlilik ve boşanma süreçlerini tekelleştiren, zorlaştıran, haksızlaştıran devlet kabahatlidir.

5. Cinsellik temel hakkınızı görmezden gelen çevreniz, yakınlarınız, anne-babalarınız, hocalarınız halis dinden kopmuş, modernist Müslüman olmuştur. Onlarla gereksiz çatışmaya girip yorulmayın. Özellikle anne-babanıza saygısızlık etmeyin. Fakat gafleti terk etmeyeceklerini anlarsanız onları çok ciddiye de almayın.

Allah ve Rasulünün vaaz ettiği duru dine yabancılaşmış Müslümanlarla mümkün olduğunca hoş geçinmeye veya onlardan hoşlukla uzaklaşmaya çalışınız. Onların hevalarından çıkardıkları hükümlere, kültürel kalıplarına, duygusal takıntılarına uymak gibi bir vazifeniz yoktur. Tam tersine, anne-babaların, cemiyetin ve devletin nikahlanmayı, tatminkar bir hayat sürmeyi kolaylaştırma vazifesi vardır.

6. Kendinizi yıpratmaksızın cinsel arzunuzu kontrol altına alabiliyorsanız, alın. Her arzunun peşinden gitmeyin. Bazı dönemleri oruçla, perhizle, sporla, süblimasyonla geçirmeye, nefsinizi terbiye etmeye çalışın. Fakat içten içe yıprandığınızı, verimsizleştiğinizi hissediyorsanız aşırı idealist davranmayın. Gerçeğinize teslim olun. İnsaf ve adalet çerçevesinde gerçeğe teslim olmak Hakk’a teslim olmaktır. Bunu unutmayın. Müslüman kimlik ardında Hakka asi olan bu toplumun kültürünü boşayın.

7. Hangi yaşta olursanız olun hülya ve romantizmle değil, gerçekçi ve mütevekkil bir yaklaşımla nikahlanın. Hayal olmazsa hayal kırıklığı olmaz. Muhatabınıza karşı mert ve şeffaf olun; onunla net ve adil iletişim kurun. Olgun davranın. Bunu yapabilirseniz aranızda güzel duygular yeşerir.

8. Ömürlük söz vermeyin; Allah’ın takdirine ipotek koymaya kalkmayın. Mümin için en mühim bağ olan imanın bile garantisi yok iken nikah bağında ömürlük garantiler vermek/istemek İslam’ın ruhuyla bağdaşmaz.

9. İçten içe geçici nikah hesabı yapmayın. Niyetinizi baştan dürüstçe belirtin. Aldatan olmayın. Düzgün giden bir birlikteliği bozmaya çalışmayın.

10. Boşanmak gerekli olursa bu helal hakkınızı utanmadan, çekinmeden kullanın. Boşanırken de nezih ve şerefli olun.

11. Nikahtan önce boşanma koşullarını konuşun. Nikahı bir sözleşme olarak görün ve bu hususta duygusal davranmayın. Kadınların mağdur olmamak için gayriresmi ilişkiye başlamadan önce tedbirli davranmaları, boşanma halinde elde edecekleri telafileri belirlemeleri uygun olur. Bunun adı mehirdir. Mehir kadının hakkıdır. Erkeklerinse -günümüz kanunları sebebiyle- mağdur olmamak için resmi imzayı atmadan önce tedbirli davranmaları, boşanma koşulları üzerinde baştan uzlaşı sağlamaları uygun olur. Nikah ve boşanmada sözleşme hürriyetini tanımayan hukuk sistemleri zalimdir. Zalim hukuk rejimleri arasında, vicdanlı bir tavır takınmaya çalışın.

12. Herhangi bir helal fiilinizden dolayı sizi kınayanların hepsi cahildir. Onlara kulak asmayın. İslam dünyasını perişan eden bu zümredir. Bu zümre içinde çok fazla hacı-hoca, akademisyen-molla da vardır. Kanmayın.

13. Öğütlerimizin muhatabı olabilmeniz için bekaret tabunuzun olmaması gerekir. Nikahlanacağınız kişide bekareti artı olarak görmeniz dine aykırı değildir. Fakat bakir(e) olmamayı eksi olarak görmeniz dine aykırıdır. En başta Efendimizi rencide edecek bir üstünlük iddiasıdır. Bekareti olmayan kadının ve erkeğin değeri azalmış değildir. Yeter ki helal dairede yaşanmış yahut tövbesi edilmiş, olumsuz izi kalmamış bir geçmiş olsun…

14. Toplumsal gerçeklik cinsel konularda kadına erkekten daha katı sınırları dayatır. Toplumsal gerçekliği yok saymayın. Nikahlanma öncesinde kadınların erkeklerden daha dikkatli ve seçici olması doğaldır, gereklidir. Bu prensibin sadece sosyolojik değil, biyolojik ve psikolojik dayanakları da vardır.

15. İlk nikahta anne-baba rızası mühimdir. Özellikle genç kızlar için… Fakat anne-babalar halden ve laftan anlamaz kimseler ise onların rızasını almak mecburiyeti yoktur. Kendi göbeğinizi kendiniz kesin—sorumluluğu kendiniz almak kaydıyla…

16. Nikahı alenileştirmek gerekir. Fakat sizin helal nikahınızı bile kınayacak cahil bir çevrede yaşıyorsanız alenileştirme şartı yoktur. İki-üç şahit huzurunda koşullarınızı netleştirip birbirinize söz vermeniz nikahtır. Hocaya lüzum yoktur.

17. Haklarınıza ve ihtiyaçlarınıza duyarsız kalan, sizi desteksiz bırakan büyüklerinizin etki alanından uzakta nikahlanmak zorunda kalırsanız doğum kontrolünü iyice öğrenin. Doğum kontrolü uygulamaları dinen ideal değildir. Bu ince ve detaylı bir meseledir. Ona girmiyorum. Doğum kontrolüne başvurabilirsiniz.

18. Son olarak; niyetiniz İslam dairesinde kalmak olduktan sonra, Allah’ın içinize koyduğu cinsel arzuları tatmin etmenizde hiçbir sakınca yoktur. Tam tersine, meşru arzunuzu gidermeyip, şaşkın ve verimsiz Müslümanlara dönüşmenizde daha fazla vebal vardır.

Problem arzularınızda ya da sizde değil, sizi kınayan anlayışsız insanlardadır. Sizi hayata hazırlayamayan anne-babalarınızdadır, toplumunuzdadır, devletinizdedir. Bu şartlarda siz de kendinizi ezdirmeyin. Hakkınız olanı, en geniş meşru dairede, kendiniz alın.

Dindar Gençlere Cinsel Öğütler” üzerine 10 yorum

  1. Hocam, çok önemli bir konuya çok farklı bir yaklaşım getirmişsiniz. İlgi ve şaşkınlıkla okudum. Dini açıdan bir yorum yapabilecek kapasitede olmamakla birlikte, bana makul geldi nedense. Zira, bu konu tabu sayılarak, üzerinde durmayı bırakın, konu dahi edilmemesi ciddi bir sıkıntı. Çok önemli boyutta bir toplumsal sorun, ebeveynlerin nasıl ele alacaklarını, yaklaşacaklarını bilmedikleri bir alan. Allah razı olsun derim. Siz önemli bir başlangıç yaptınız, kapıyı araladınız, sonrasının geleceğini düşünüyorum. Haydi Bismiillah diyelim İnşallah. Selametle.

  2. Yorum yapmak -bir şeyler ekleyip katkı sunmak- için oturup o kadar düşünmeme rağmen ekleyecek hiçbir şey bulamadım. Toplumun erken dediği bir yaşta hocamızın tabiriyle kendi göbeğini kendisi kesmiş birisi olarak yaşadığım onca şeye rağmen ekleyecek tek bir kelime göremedim…

  3. İlerleyen yaşlarda uygun bir eş aramak da ciddi bir enerji ve ömür kaybı oluyor. Gençler ne yazık ki hayatlarının uzun bir bölümünde ebeveynleri tarafından çocuk olarak görülüyorlar. Evlilik ehliyeti ev geçindirmeyle bir tutuluyor. Yeterli öz güveni ve hayat bilgisini ahlâk çerçevesinde verebilen ebeveynler için evlatlarının evlenmesi ancak mürüvvet denilen bir ferahlık olur herhalde…

  4. Evlenip ya da senin deyiminle nikahlanıp boşanmışsa bekareti aramazsın da böyle bir legal münasebeti olmadığı halde bekaretini korumamış bir hanıma kim güvenebilir?

  5. Selamlar. İyi niyetle yaklaştığımız gençlerimiz bu “kültür müslümanlığı dini” içinde sıkıştığı için bir çok sefer dini birincil kaynaklardan öğrenemiyorlar da, yaşayamadıkları gibi. Fıtratlarını iyi niyetle yönlendirmeye çalışmalarını önerdiğimiz gibi zihinlerini de iyi niyetle donatmalarını isterim. Örnek alacakları Peygamber Efendimizin hayatı ve islam tarihi okumaları için Asım Köksal ın kitaplarını tavsiye ederim, okuması kolay ve kaynakçası hemen sayfanın altında oluyor. Hadis kitabı olarak da riyazüs salihin i öneririm. okuması kolaydır. Kitapların kalınlığı korkutmasın, bir temel matematik kitabı olan calculus ya da biyoloji kitabı olan campell ya da bi dahiliye kitabı olan harrison dan daha kalın değil bu kitaplar. Selametle

  6. Sn. Emir hocam, Türkiye’nin sorunlarını cesaretle dile getirdiğiniz size müteşekkirim. Evliliğin nikahın önünde çokça engel var. Bu engellerden biri de eş bulma zorluğu. Bizim toplum yapımız çok değişti. Allah’ın ” içinizdeki bekarları evlendirin. ” emri eskiden farzı kifaye olarak yerine getirilirdi. Günümüzde toplumun bu hassasiyeti yeterli seviyede değil. Eş bulmak için insanlar çöpçatan sitelerinden medet umuyor. Bu mecralarda dolandırılan aldatılan bir çok insan var. Televizyonlarda evlilik programlarına hu kadar ilgi gösterilmesinin bir sebebi bir ihtiyacın gün gibi açığa çıkmasıydı. Hz. Ömer yeni yerler fethedilince ehli kitap kadınlarla evlenmeyi yasaklıyor müslüman kadınlar eşsiz kalacak diye. Devlet milletin dertlerine derman olmakla yükümlüdür. Aile bakanlığı bu eş bulma sorununa bir çözüm bulmalıdır. Çöpçatan siteleri tanışma için bir imkân ama güvenlik açığı olmamalı denetime tabi olmalı

  7. Merhaba hocam, şu karantina günlerinde sitenizdeki yazılarınızı okurken kullandığınız samimi-anlasilir ifadelerle adeta sizinle yüz yüze sohbet ediyor gibi hissediyoruz. Karşılık beklemeksizin toplumu aydınlatma uğrunda gösterdiğiniz cesaret ve samimiyetle, bir akademisyenin toplumdaki işlevi ve pozisyonu bağlamında bizim için ideal bir örnek teşkil ediyorsunuz. Bu kıymetli paylaşımların her harfi için ayrı ayrı teşekkür ederiz. Safranbolu’dan saygı ve hürmetlerimle..

  8. Cesaretinizden dolayı tebrikler hocam.

  9. iyi güzel de dindarlar evde nasıl ulaşalım ki abi…

  10. Hocam
    16. maddeye itirazım var. Sizin dediğiniz gibi nikah hukuki bir olaydır ve tarafların hakkını hukukunu kamu adına korumaktadır. Helal haram bilinci taşımak kaydıyla aleni olmasının gereksizliğini ifade etmeniz sui istimallere ve oluşabilecek hukuksuzluklara kapı aralamaz mı? Ayrıca nikahlı olduklarını her durum ve şartta ispat gerekmez mi?
    saygılarımla.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir