
Kadın ruhu diye bir şey yoktur. Haliyle erkek ruhu da yoktur. Ruh eşi de yoktur. Bunlar hep galattır. Ruh, eşsiz ve cinsiyetsizdir.
Ruhun kadın bedenine temasıyla kadın nefsaniyeti ortaya çıkar. Erkek bedenine temasıyla da erkek nefsaniyeti.
Kadınlık ve erkekliğin ruhla ilgisi yoktur. Nefis olayıdır ikisi de.
Kadın ile erkek, nefis ilişkisi kurarlar.
(Kalp, gönül ilişkisi nadiren olur. Ekseriya bunlar nefsi kandırmak için öne sürülür. Nefs ilişkisi, kötü olmak zorunda değildir. Doğal olandır.)
Kadın ile erkek, nefisleri arasında uyum varsa mutlu olurlar. Uyumsuzluk varsa da mutsuz olurlar.
Uyumun ve uyumsuzluğun sayısız sebebi olabileceği için kadın-erkek ahengini formülize etmek mümkün değildir.
Esasında tam bir ahenk de pek mümkün değildir. Zira Allah, kadın ile erkek,
1) Birbiriyle teskin olsunlar, mutlu olsunlar, huzur ve şükür içinde yaşasınlar
2) Birbiriyle çatışsınlar, şekil alsınlar, ıslah olsunlar
düzeneklerinin her ikisini birden kadın ile erkek arasına koymuştur.
Kadın ile erkek otozomlarının 23’te 22’si birebir aynıdır. 23. otozom kadınlarda XX, erkeklerde XY kromozomlarından oluşur. Kabaca, 46’da 45 aynıyız diyelim. Kalan bir kromozom bizi farklı, birbirimize muhtaç ve eş hale getiriyor.
Kadın ve erkek cinsel organları şekil olarak benzerdir. Fark, biri içe doğru, diğeri dışa doğrudur. “Ruh bedene girdiğinde kadın ve erkekte farklı reaksiyonlara yol açar ki bu da kadın ve erkek nefsidir” dedik. Kadın ve erkek nefsini en iyi anlatan şey, kadın ve erkek bedenidir.
Kadın benliği içe doğrudur. Erkek benliği dışa doğrudur. İçinde yaşadığımız dünyayı, hemen her şeyiyle erkekler inşa etmiştir. Erkek elini çekin, insanlık mağara devrine döner. Savaşan, kan döken de açık ara erkeklerdir. Dünya iyisiyle kötüsüyle erkeklerin eseridir.
Gece, karanlık olunca erkeklerin eserleri örtülür. Evlere girilir. Kadının saltanatı başlar. Gece kadındır. Gündüz erkektir. “Gece hayatı” nedir? Erkeğin mahrem alanda kadına eğildiği zamandır. Gündüz hayatı da insanların dışarı çıktığı, kadının erkek sistemine eğildiği zamandır.
Ay kadındır. Nurdur. Güneş erkektir. Nar ve nur karışıktır. Yer kadındır. Gök erkektir. Gökten yağar, yerden biter.
Yaratılışta böyledir. Binlerce yıldır da böyleydi. Elektrik bulununca gece-gündüz bir olmadı mı? Kadın-erkek de öyle bir oldu.
Değişti. Değişmesi de mukadderdir. Ahir zamanda kadın-erkek ayrımının kaybolacağı haber verilmiştir. Ahirette ise büsbütün kalkacaktır. Kadın-erkek herkes ipek giyecektir. Bu ayettir.
Fabrika ayarlarına geri dönecek olursak;
Kadının cinsel organındaki değişim, bekaret zarının yırtılmasıdır. Bunun manevi anlamı: Kadın, başlangıçta mahfuz ve düzgün bir yaratılış üzeredir.
Erkek cinsel organındaki değişim ise sünnet olmaktır. Bunun manevi anlamı: Erkek, fazlalıkla dünyaya gelir, yükünü atarsa düzelebilir.
Gelinliğin beyaz, damatlığın siyah olması da bunu ifade eder. Kadınlık şeffaftır, temizdir; kadın kirlenebilir. Erkeğin kiri illa ki vardır, görünmez; erkek temizlenebilir.
Hiçbir erkek tertemiz bir nefsle var olmaz. Peygamberin bile çocukken göğsü yarıldı, içinden siyah damla akıtıldı. Erkeğin doğasında bulaşıklık vardır. Zira erkek çamurdan yaratılmıştır.
Kuran çoğunlukla erkeklere konuşur. Dinin emirlerinin çoğu erkekleredir. Sebep, erkeklerin tekamüle daha muhtaç olmasıdır. Daha mesul olmasıdır.
“Bir kadın orucunu tutar, namazını kılar, iffetini korur ve kocasına itaat eder ederse, cennetin istediği kapısından girsin” şeklinde hadis vardır. Neden? Çünkü temizdir kadın. Erkek kırk fırın ekmek yerse ancak temiz olabilir.
Diyeceksiniz ki “Kirli olan erkek, itaat eden temiz kadın. Bu nasıl iş?”
Burada itaatten kasıt, erkeğin patronluğu karşısında kadının köle olması değildir. Erkeğin imtihanını anlamak ve kolaylaştırmaktır. Samimi şefkat ve uysallıkla erkeği teskin eden kadın, itaat etmiş demektir. İtaat ettiği de erkek değil, Allah’tır aslında. Onun için cennetlik olur. Erkeğin egosunu şişirdiği için değil. Hikmet ve hürmetle erkeğe yaklaşan kadın, onun ıslahına yardım eder, can yoldaşı olur.
Teskin edebilen kadın erkeğe her şeyi yaptırabilir. Esasen erkek de buna teşnedir. Kadının gözüne girmek ister. Kimisi bir kadının, bulamayan da çok sayıda kadının gözüne girmek ister. Zira erkek kendindeki fazlalıktan, yükünden ancak kadın sayesinde kurtulabilir.
Bir erkek düşünün, sadece duruyor. Muhtemelen işe yaramazın tekidir.
Bir kadın düşünün, sadece duruyor. Güzelliktir, duygudur, sezgidir, ilhamdır.
Kadının eylemsizliği, erkeğin eylemliliğinden çok daha latif ve iç açıcı olabilir. Kadın sırf kadın olduğu için tamdır. Erkek ise ortaya bir şey koyarsa adam sayılır.
İlkokul, ortaokul, lise, hepsinde platonik aşklarım vardı. Endamları, edaları yeterdi. Üniversiteye gittim Amerika’ya, taş gibi kızlarla çok futbol oynadım, hiçbirine aşık olmadım.
Dönüp Türkiye’ye geldim ki felaket. En azından mensubu olduğum eğitimli, kentli katmanda: Kadınlık müthiş örselenmiş. Acayip bir şey olmuş. Ayrı bir yazının konusu.
Kadın ve erkek denince ilk olarak insan türünün biyolojik cinsleri anlaşılır. Bu yönüyle kadınlar hala kadın, erkekler de hala erkek.
Bir de kadınlık-erkeklik şeklinde varoluş prensibi anlaşılır ki burada hercümerç olmuş durumdayız.
Kadın bedeninde erkek nefsaniyeti dolaşıyor artık. Egemen olmak isteyen. Kamusalı dolduran. Gündüze çalışan. Geceye takati, gecenin diline hüneri olmayan.
Erkek bedeninde de kadın nefsaniyeti dolaşıyor. Karanlıkta, süzülen.
Birer varoluş prensibi olarak kadınlığı ve erkekliği reddettikten sonra, evet, kadın, erkeğin olduğu hemen her şey olabilir, her şeyi yapabilir. Erkek de kadının olduğu ve yaptığı hemen her şeyi. Fakat o varoluş prensibi gittikten sonra varlık ne olur? İşte orası muamma.
Aslında pek de muamma değil. Yaşadığımız kaos yeterince anlatmıyor mu?
Bir soru ve bir öngörüyle bitirelim:
Soru: Kadın kendi nefsinde, erkek de kendi nefsinde başkalaşmış ve kendi içinde uyumsuz hale gelmişse birbirleriyle nasıl mutlu olacaklar?
Öngörü: İçinde yaşadığımız ve neredeyse tamamen erkek eseri olan bu dünyada yer almak isteyen bir kadın, erkekleşmek zorundadır. Zira kadınların kurduğu bir dünya yoktur. Hiçbir zaman da olmayacaktır. Erkeklerin kurduğu dünya aşınacak ve yıkılacaktır. Fakat yerine kadınların dünyası kurulamayacaktır. Çünkü bu dünya yıkılırken kadınlık da yıkılmaktadır.
Ateş buzu eritirken buz da ateşi söndürür. Sonuç, sıfırdır.
Gelecek, cinsiyetsizliğindir. Sapkınların anladığı anlamda değil. Ki onların zuhuru da bir hikmettir. İnsanlığın sonu geliyor, ahirete gidiyoruz.